
Eski imparatorluk başlarında III. Sülalenin kurucusu Ceser devrinde mezar yapılarında duvar kabartmaları ortaya çıkmaya başlar. IV. Sülale başlarında, Meidum Nekropolü’nde mastabaların mezar şapellerinde duvarlar kalker levhaları ile kaplanmakta, söz konusu levhaların yüzeyleri kabartmalar ile kaplanmakta, donatılmaktaydı. Gömülü olan kişinin figürü, adakları kabul ederken tasvir edilirdi. Ayrıca pek çok kurban sahneleri de resmedilmekteydi. Önünde sunağın bulunduğu, yalancı kapı olarak adlandırılan batı kapısının yakınında yer alan bu resmedilmiş sahneler mezar kültleri ile bağlantılıdır. Diğer duvarlarda yatay bantlar şeklinde, gündelik hayattan av, tarım, ziyafet gibi sahneler canlandırılır. Resmedilen, belirli bir zamanda, belirli kişi yada kişiler tarafından resmedilmiş değildir. Gündelik hayatı yansıtan, bu hayattaki belli başlı faaliyetlerin en belirgin kesitlerini yansıtan figürlerden oluşur.Çokluklar yada grup şeklinde anlatılacak ifadeler birbirinin eşi olan figürlerin yan yana getirilmesiyle ifade edilir. Bu ifadelerde paralel konturler kullanılır. Memur, hizmetkar, işçi gibi farklı kişilerin özellikleri, elbiseler, duruşlar ve deşitli atribülerle ifade edilir. Meeidum’da keskin hatları olan kabartmaların yanı sıra bir başka teknik de denenmiştir. Figürler yüzeye oyulması suretiyle ifade edilmiştir. Bu oluşturulan çukurlar renkli macunlar ile doldurulur. Fakat macunlar kolayca döküşdüğünden bu teknik uygulanmaya devam etmemiştir.
IV. sülalenin ortalarına doğru yani piramitler devrinde Gize’deki mezar yapılarında figürlere çok rastlanmamıştır. Piramitlerde zaten hemen hemen hiç bir figüre rastlanmaz. Mastabalarda mezar şapelleri ile heykel odaları anlamına gelen serdablar ortadan katlığından dolayı kabartma sanatının uygulama alanı neredeyse yok olmuştur. Kabartmaların görüldüğü yegane yerler mastabaların doğu cephelerindeki adak nişleridir. Bu nişlerin içine yerleştirilen levhalarda zamanla hiç değişime uğramayan yemek sahneleri görülür. IV: Sülalenin sonlarına doğru mastabalarda geniş mezar şapelleri tekrar meydana çıkar. Buna paralel olarak da kabartma sanatı Özellikle Sakkara’da tekrar ortaya çıkar. V. Sülale devrinin saray ve mezarlarda kabartma konuları zenginleşerek zamanla çeşitlilik sunmaya başlamıştır. Gize mastabalarının adak nişlerinde gömülü kişiyi sofra başında gösteren ifadelerin yanı sıra bütün ayrıntıları ile görkemli ve ihtişamlı müzik ve danstan oluşan ziyafet sahneleri ortaya çıkar.
IV. Sülale kabartmalarında insan figürleri adeta mekandan izole olmuştur. Aynı yöne bakan, arka arkaya sıralanmış olan bu insan figürleri yatay bantlar boyunca devam eder. V. Sülale devrindeki kabartmalarda ise bazı insan figürlerinin birbirine dönüp baktıkları ve aralarında belli bir ilişkinin kurulduğu görülür. Bu kabartmaların ne anlama geldiğini anlatan hiyerogliflerde de diyaloglar teşhis edilmektedir.
VI. Sülale devrinde gündelik işlerden oluşan hayat sahneleri varlıklarını devam ettirir. Ölüye hizmet gayesi eskisi kadar ön planda değildir artık. Doğrudan doğruya gündelik hayattaki işlerin tasvir edilmesi en önemli amaç haline gelmiştir. VI. Sülalenin yani eski imparatorluğun sonlarına doğru, siyasi ve sosyal karışıklıklar mezar mimarisini nasıl etkilediyse, aynı şekilde tasvir sanatını da etkileyecektir. Artık dünya hayatı ölüm ve sonrası hayatın aynası gibi kabul edilecek cazip ve huzurlu olan rahat ifadelerden oluşan havasını yitirmiştir. Dini sahneler daha ağırlık kazanır. Bu arada yavaş yavaş şapellerin ortadan kalkması, bunun yanında mezar odalarının daha önemli hale gelmesi sonucunda adak sahneleri bizzat mezar odalarının duvarlarına resmedilir. Hizmetkar heykelleri, ahır, ambar, ev, dükkan maketleri, heykelleri gündelik hayat sahnelerinin yerine geçer.
IV. sülalenin ortalarına doğru yani piramitler devrinde Gize’deki mezar yapılarında figürlere çok rastlanmamıştır. Piramitlerde zaten hemen hemen hiç bir figüre rastlanmaz. Mastabalarda mezar şapelleri ile heykel odaları anlamına gelen serdablar ortadan katlığından dolayı kabartma sanatının uygulama alanı neredeyse yok olmuştur. Kabartmaların görüldüğü yegane yerler mastabaların doğu cephelerindeki adak nişleridir. Bu nişlerin içine yerleştirilen levhalarda zamanla hiç değişime uğramayan yemek sahneleri görülür. IV: Sülalenin sonlarına doğru mastabalarda geniş mezar şapelleri tekrar meydana çıkar. Buna paralel olarak da kabartma sanatı Özellikle Sakkara’da tekrar ortaya çıkar. V. Sülale devrinin saray ve mezarlarda kabartma konuları zenginleşerek zamanla çeşitlilik sunmaya başlamıştır. Gize mastabalarının adak nişlerinde gömülü kişiyi sofra başında gösteren ifadelerin yanı sıra bütün ayrıntıları ile görkemli ve ihtişamlı müzik ve danstan oluşan ziyafet sahneleri ortaya çıkar.
IV. Sülale kabartmalarında insan figürleri adeta mekandan izole olmuştur. Aynı yöne bakan, arka arkaya sıralanmış olan bu insan figürleri yatay bantlar boyunca devam eder. V. Sülale devrindeki kabartmalarda ise bazı insan figürlerinin birbirine dönüp baktıkları ve aralarında belli bir ilişkinin kurulduğu görülür. Bu kabartmaların ne anlama geldiğini anlatan hiyerogliflerde de diyaloglar teşhis edilmektedir.
VI. Sülale devrinde gündelik işlerden oluşan hayat sahneleri varlıklarını devam ettirir. Ölüye hizmet gayesi eskisi kadar ön planda değildir artık. Doğrudan doğruya gündelik hayattaki işlerin tasvir edilmesi en önemli amaç haline gelmiştir. VI. Sülalenin yani eski imparatorluğun sonlarına doğru, siyasi ve sosyal karışıklıklar mezar mimarisini nasıl etkilediyse, aynı şekilde tasvir sanatını da etkileyecektir. Artık dünya hayatı ölüm ve sonrası hayatın aynası gibi kabul edilecek cazip ve huzurlu olan rahat ifadelerden oluşan havasını yitirmiştir. Dini sahneler daha ağırlık kazanır. Bu arada yavaş yavaş şapellerin ortadan kalkması, bunun yanında mezar odalarının daha önemli hale gelmesi sonucunda adak sahneleri bizzat mezar odalarının duvarlarına resmedilir. Hizmetkar heykelleri, ahır, ambar, ev, dükkan maketleri, heykelleri gündelik hayat sahnelerinin yerine geçer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder