4 Temmuz 2008 Cuma

Çöküş


18.07.07
Karışmak...Karıştırmak...Karanlığın içinden imanın son nefesiyle çekip almak son nefesini ve ardından kimsesizlik. Çapraşık cümlelerle örülü yalnızlığın aşkı olmak, aşığı olmak...Aşık olmak...Kor bir bela yalnızlık, başı sonu olmayan, bazen açılan insanın yolunu şaşırtan dengesiz bir karamsarlık sisi. Gözler buğulanır cümleler birbirine girer, Zamanlar farklıdır. Tümleçler bir uçta. Cümleden çok, haykırışların kalem tutmasıdır yazılar, ve sonra yine sessizlik. Ufka doğru yelken açmışken masmavi bir denizde, bulutların altında ezilmektir. böğründe saklanan son çırpınış ve bu rüzgara karşı yelken açmaktır bu çırpınışa silah tutmak..Yine yalnızlık...Yalnızlık noktalı virgüldür..Sesini kimse duymaz. Manasızdır…Manasızsındır…Bağırırsın ama yetmez gücün, parçalanır ciğerlerin. İşte öyle bir noktalı virgül oturur hayatının onulmaz bir parçasının vazgeçilmez bir köşesine. Kanuni suskun elleri Hürrem’in dudaklarında, son kez bakıyor sevdiğine, öldürdüğü Hürrem değil aslında ihtirası. Kadının dudaklarındaki son söz vurmuş başını kime ne…Kanuni perişan…Bu perişanlık pişmanlıktan değil halbuki.Yalnızlıktan…Yalnızlığı ihtirasından, ve ihtirası kimsesizlikten. Gülbahar…Biriciği ağlar durur kime ne…Geçmiş Kanuni bahar gülünü rüzgarlara bırakmış kime ne…İhtiras, tutku, aşk ve yalnızlığın kardeşliği…Hürrem suskun. Dudaklarında Gülbahar’ın son hayali…son kıskançlığı ve son tutkusu. Boynunda hayatının son lokması ve elleri bomboş. Yüreğini vermiş ama yüreğini verememiş Hürrem. Aslında o yokmuş. Kanuni’nin son seferiymiş de bilmezmiş kimse bunu ve o son sefer başarısızlıkla sonuçlanıp gitmiş. At hamlesini yapıp fili yutmuş, fil burnunu oynatıp şahı boğmuş ve sonra Selim gelmiş. Hürrem’in en büyük ihtirası. Çıkartmış pullarını başlamış hep yek atmaya…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder