Bir kadının dudağına dokunup yüreğine dokunamadıysanız kirletmişsinizdir o kadını. Şuursuzca
istismar etmişsinizdir bedenini. Bedeni istismar etmek illa işin içinde cinselliğin olması demek değil yani. Ona dokunduğunuz elleriniz sırlarınızla kirlenmişse, bu kiri onun tüm ruhuna bulaştırmışsınızdır.
“Bir seviyi anlamak bir yaşam harcamaktır. Harcayacaksın…”
Gerçekten kaç kişi bir seviyi anlamaya çalıştı? Gerçekten kaç kişi, sevildiğini hissettiğinde tatmin olan egosuyla ona acı çektirmektense, onu daha çok sevmeyi seçti? Kaç kişi “kaçan kovalanır” özdeyişiyle (!) kaçtı sevdiğinden. Bu yolla, kaçınız kovalanmayı bekledi…
Bir erkek acımasızmış, sevmezmiş, yok efendim, çok yüz verirsen gidermiş, kıskanırsan boğulurmuş. Böyle şeyler yok anam babam. Biz kendi yarattığımız kodların şekillendirdiği erkeklere yeniliyoruz. Çünkü, Türk kadını bu şekilde düşünerek büyütülüyor. Bu kod altında, erkek çocuğunu büyütüyor. Bu kodlamayla büyüyen erkek de, sanki çok kıskanıldığında ya da çok boğacak kadar ilgi gösterdiğinde hiçbir insan sıkılmazmış gibi, bunu erkekliğine yontarak eyvallah diyip çarpıyo kapıyı. Şimdi burda kurban kim? Aslında kurban erkek…
Oysa erkek de sever. Hem de çok sever. Sizi sevmeyenleri görerek umutsuzluğa kapılmayın. Sevdiğinde köpekler gibi sevmesini bilir. Sıkılgan oldukları doğrudur. Zira o kadar yalın bakarlar ki hayata, alengirli duygu durumları yorar kalplerini. Çünkü öyle büyütüldüler. Büyürken, kadın toplantılarında “erkekler mi hepsi aynı. Allah kökünü kurutsun bunların. Pislikler” ifadelerini duya duya, geliştirdikleri kodu karmaşık bir yazılıma dönüştürüp oluşturdukları veri tabanıyla yaşamaya başladılar. Topladıkları her veriyi, erkeği yeren konuşmaları yapan insanlar verdi onlara. Bu insanlar kadındı. Kadınca ve tek taraflı can acılarıyla haykırırken, ağızlarından çıkan harfin, onlarca hayata malolabileceğini düşünemediler. Çünkü o sırada, daha önce kodlanmış bir erkek tarafından terkedilmiş bayan, gözyaşlarının doldurduğu buğulu gözlerinden etrafta oynayan, sehpa aralarında gezen, koltuğa çıkmaya çalışan, kurabiye aşırmaya çalışan, küçük kıza kur yapmaya çalışan arkadaşlarının erkek çocuklarını göremedi…
“Ben ölseydim o belki ağlardı. Ama o ağlasaydı ben ölürdüm…”
Birinin gözyaşı sizi perişan edebilir. Bırakın üzmeyi, onun sizden sebep ağladığını bilmek sizin kendinizden vazgeçmenize sebep olabilir. Onun gözyaşları yer çekimine yenik düşerken, yer çekimini yok etmek istersiniz. Azabınız, kendinizi suçlamaktan öteye geçmiş, onun ağlarken çektiği acıya dönüşmüştür. Böyle erkekler var evet. Kim ne derse desin. Böyle erkekler var. Peki o zaman bu kodlanmaya ne oldu da, sıkıntıya gelmeyen erkek, birinin durmaksızın akan gözyaşına sebat edip, onun gözyaşını durdurabildi diyeceksiniz. Oysa gelişim insan sadece öldüğünde biter. Olgunlaşmak her yıl yeni sürümleriyle karşımıza çıkar. Önemli olan bu sürümleri kendi sisteminize yüklemeyi isteyip istememek…
İnsanoğlu geliştikçe, sevgiyi, aşkı ve özü bulur. Aşk, tensel temastan öteye geçer. İnsanoğlu geliştikçe, bütünlenmek ister. Geliştikçe daha da artar bu isteği. Bütünlenmek istenen insan ,aşkı ve sevgiyi bir bütün olarak ele alır. Egolarından ve tüm korkularından arınmıştır artık. Geçmişi geçmişte bırakabilmiş, tamamen geleceğine odaklanmıştır. Çok sevgi ve ilgi gördüğünde kaçmayı değil, karşılık vermeyi öğrenmiştir. İlişkinin yaşam savaşlarını çok önceden duyup önlem alabilir. İlişkiyi hayata döndürebilir.
Geçmişte ne yaşadığınız ve nasıl büyütüldüğünüzle ilgilenmiyor kimse. Herkes, sizin kendinizi ne kadar geliştirdiğinizle ilgileniyor. Hayat sizin. Mutluluktan ne anladığınıza ve bu hayatta mutluluk adına gerçekten ne istediğinize karar verdiğinizde mutlu olmayı başarabilirsiniz. Mutlu olun :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder