Kuzenimin annem için işlediği saat ilişiyor gözüme "Rabbim zulmetmez vardır bir bildiği" yazıyor üzerinde. Düşündürücü gerçekten, evet kendimize zulmeden biziz, ne kadar doğru. Egomuz değil, BİZİZ!
Aslında İzmir'e vardığım gün, egomla haşır neşir oldum ben. Hep biraz yabancıydık birbirimize. Hep muhalefetti sanki bana. Ben ne desem, ne düşünsem aksini iddia eden, huysuz, geçimsiz birini taşıyordum içimde sanki. Kendimle baş başa kaldığım gece vakitlerinde, saatlerce sohbet ettik. Delice geliyor biliyorum. Bunu okurken bile, "amma kaçıkmış, şuraya bak kendiyle konuşuyor" diyeceksiniz. Ama o işler öyle değil gözüm. Deli olmak öyle kolay şey değil. Gerçekten değil. Hatta deli olmak çok akıllıca bir şey bence. Becerebilirsen şahane...Her şeyi deliliğe vur oh kebap vallahi!
Neyse, devam etmek gerekirse, hayatımın her günü, kendimle çelişerek geçti. Tek başıma, sadece kendimi ve üç beş parça eşyamı alıp gittiğim şehirde, kendimi ne kadar ihmal ettiğimi farkettim. Egoma ne kadar haksızlık ettiğimi farkettim. Hep dışlamışım onu. Ona gözyaşı dök, buna ağla, şuna üzül derken, benim için, benim gözyaşlarımı tutmak için yaptığı çırpınışları hep isyan sanmışım. İşime köstek oluyor, düşüncelerimi baskılıyor sanmışım. Halbuki beni girdaplardan çıkarmaya çalışıyormuş da haberim yokmuş!
Bulunduğum şu dakikada farkediyorum ki, o kısa yolculuğumdan sonra, biz egomla beraber hareket etmeye başlamışız artık. Mesela benim olacağını hissettiğim şeyleri, o da hissediyor artık. Çünkü acı çekmeyi göze alarak birşeyleri hissedeceğim ve hissettiklerimi aldığım bu risk doğrultusunda bekleyeceğim konusunda bir anlaşma yaptık kendisiyle...
İzmir benim için bir kaçıştı. Artık şunu biliyorum ki daha nice kaçışlarım olacak bu şehirden, bu insanlardan...Meğer ne çok canım yanmış da, gerçekten gözyaşı dökmemişim ben...
Hayalkırıklıklarımla tanıştırdı beni egom...geçmişimle yüzleştirdi. Ne çok şeyde onu dinlemediğimden yakındı, balkonda oturup sütümü yudumladığım karanlık saatlerde. Evet, onu hiç dinlememişim ben. İnsanların söylediklerinden biraz sıyrılıp, o "iç sesim" denilen ama aslında "ego" olan sesi dinleseymişim biraz keşke. Duymanın yanında, dinleseymişim. Kısacası, o bana sitem etti, ben ona sitem ettim. İzmir dönüşümde, onun yine haklı çıktığını şaşkınlıkla izledim. Asla olmaz dediklerime yine olacak muhalefetinin gelmesinden ötürü çok sinirliydim ona. Sinirle yattım, çünkü olmayacaktı, hayalkırıklığına uğramayacaktım yeniden biliyordum...Sabah kalktığımda, yine büyük bir hayalkırıklığıyla başladım güne. Bavulumu topladım ve İstanbul'a doğru yola çıkmak üzere harekete geçtim...Bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı benim için. Hiçbir şey...Yine haklı çıkmıştı şerefsiz :)